Svadhyaya: Kendini incelemek, kendini araştırmak
Sva: benlik, Dhyaya: üzerine düşünmek, dikkatini oraya yönlendirmek
Yoga, Hint felsefesinin altı ortodoks sisteminden biridir. Patanjali’nin 185 vecizeden/aforizmadan oluşan Yoga Sutraları adlı kitabında derlenmiş ve sistematize edilmiştir.
Patanjali’nin Yoga Sutra kitabında, “ashtanga” isimli sekiz aşamalı / sekiz kollu bir yoldan söz edilir. Bu sekiz basamak, bizi birliğe götüren anlamlı bir hayat yaşamamız için gereken ana ilkeleri anlatır. Bahsi geçen basamaklar; moral, etik ve öz disiplin açısından bir rehber niteliğindedir. Yama, Niyama, Asana, Pranayama, Pratyahara, Dharana, Dhyana ve Samadhi olarak isimlendirilen basamakların bazıları kendi içlerinde alt başlıklara ayrılır. Tıpkı Niyama’lar gibi. “Svadhyaya” , niyamalar arasında dördüncü sıradadır. Kelime anlamı olarak kendini incelemek, kendini araştırmak, kendini anlamaya çalışmak gibi anlamlara gelir. (İngilizce çevirilerde de çoğunlukla “self reading” / “self study” olarak geçer.)
4. Niyama | Svadhyaya:
Yogayla ilgili metinlerde genellikle “benlik” veya “özbenlik” kavramları iki boyutta ele alınır. İlki, modern dünyada psikoloji ve benzeri bilimlerin bize öğrettiği benlik kavramının anlamıyla aynıdır yani egomuz veya gündelik hayattaki haliyle kendimizdir. İkincisi ise “Atman” ile ilgili olan, asıl gerçek benlik, öz, tanrısal olan, tüm inandıklarımız ve içinde yaşadığımız evrendeki diğer her şeyle bir olan benliktir. İkincisi biraz daha felsefi olarak ele alınır, biraz daha yoga felsefesinin “asıl benlik” anlayışıyla bağlantılıdır. Yani bu felsefi bakış açısıyla sanki ego, (yani tıpkı psikolojideki sınıflandırılmadaki gibi İd, Ego ve Süper Ego) gerçek olmayan, sahte benliğimizdir ama “Svadhyaya” da bahsi geçen benlik, asıl olan, gerçek benliğimiz gibidir. Aynı bakış açısıyla devam edersek, gündelik hayatta takındığımız türlü maskelerin, toplumsal hayatta ve aile hayatında sahip olduğumuz tüm kimliklerin ve rollerin altında, tüm bunlardan sıyrıldığımızda arda kalan bir benlik vardır ve budur bizim aslımız, özümüz.
Dolayısıyla yoga metinlerinde geçen kendini inceleme kavramının penceresinden baktığımız zaman, “ne olmadığımızı” ne kadar fark edersek, “gerçekte ne olduğumuzu” anlamaya o kadar yaklaşmış oluruz. Ego, aslında gün boyu hayatta kalmaya odaklıdır ve sürkeli kendi istediğini almaya, kendini diğer tüm varlıklardan daha üstün ve güçlü görmeye odaklıdır ve bu bakış açısıyla bize aslında “gerçek benliğimizle” hiç örtüşmeyen şeyler yaptırır. Bir güç savaşındadır sanki. Örneğin iş yerinde “kendimizi ezdirmemek için” bir başkasına aslında hiç de istemediğimiz şeyler yaptırır bize.
Yoga anlayışına göre, her bireyin kendine has özellikleri, renkleri vardır ama hepimizin bilinci özünde tek bir yerden gelir yani okyanusun içindeki her bir dalganın birbirinden farklı ama özünde aynı maddeden yapılmış olması ve aynı yere ait olması gibi. Hatırlayın yogayla ilgili kavramlar yazı dizisindeki “Ahimsa” /”Şiddetsizlik” kavramının tanımını… Şiddet de aslında kendimizi ötekinden ayrı gördüğümüz noktada ortaya çıkıyor. Farklı düşünen birini ötekileştirip dışlamak, yerde yürüyen karıncayı ezip öldürmek, “ben” ve “öteki” algısının yarattığı, kendini diğerlerinden farklı ve üstün görme ilüzyonundan kaynaklanıyor. İşte yogaya göre bunu düşünen sizin gerçek benliğiniz değil, bu sadece egonuzun yani yogaya göre sahte benliğinizin size kurduğu bir tuzak. Sahip olduğumuz bütün özelliklerimizle herkesten farklı, ama bir yandan da bu evrende yaşayan her canlıyla bir birlik ve bütünlük içinde olduğumuzu keşfetmek için Svadhyaya bir kişisel keşif, kişisel farkındalık, kendini farketme ve kendini inceleme yolculuğudur der yoga. Yoganın bizi götürdüğü yer Svadhyaya’dır.
Peki yoga kişiye “kendini inceleme” / “svadhyaya” pratiğini nasıl ve neden yaptırır?
Yoga matının üzerindeyken, bir asanayı yaparken, aldığımız derin nefesler ve sürekli hocalarımızın o asanada vücudumuzu korumaya yönelik önerilerilerini dinlerken sürekli vücudumuzu duymaya çalışırız. Bazı hareketlere sırf zihnimizin oyunları yüzünden imkansız gibi baktığımızı, ama zihni devreden çıkarıp sadece bedenle hareket ettiğimizde imkansız sandığımız şeylerin mümkün olduğunu farkederiz. Bunu yaparken dikkatimiz dağıldığında aklımıza dersle alakalı olmayan bir çok düşüncenin geldiğini farkederiz. Düzenli yoga yapmak bize dikkatimizi hem fiziksel hem de zihinsel olarak kendimize yöneltmeyi öğretir, aklımızdan geçen düşüncelere ve hissettiğimiz duygulara tanık olmayı öğretir. Bizi içinde bulunduğumuz andan koparan düşüncelerimizi, yargılarımızı, yorumlarımızı fark etmeye yönlendirir. Gündelik hayatta çeşitli durumlarda verdiğimiz tepkileri, bedenimizde zihnimizde yaşadığımız etkileri ve düşünceleri fark etmemizi sağlar. Farkındalığımızdaki artış kendimizi inceleme yolunda; hayattan ne istediğimizi, neleri abartıp gözümüzde büyüttüğümüzü, nelerden kurutlmamız gerektiğini, modern hayattaki sistemin dayattığı yaşam biçiminde nasıl daha dengeli biçimde hayatta kalabileceğimizi sorgulatan çıplak gözlerle dünyaya ve kendimize dönüp bakmamızı sağlar. Dünyaca ünlü yoga eğitmeni Godfrey Devereux’un dediği gibi:
“…Vücuda şekil vermek yoga değildir. Nefes kontrolü yoga değildir. Zihin kontrolü yoga değildir. Bir süreç olarak yoga, her zaman sadece kendini incelemektir. Bir oluş hali olarak yoga, tamamıyla ve gözü kara bir şekilde kendi insan olma deneyiminin derinliklerini incelemekten, kendini incelemekten doğar.”
Yazar: Yogaturk