Yazar: Bernie Clark | Yoga Eğitmeni
Çeviri: Yoga Türkçe
*Bu yazı, Bernie Clark’ın onayıyıla, kendisinin “A Lesson in Anatomy: Why Your Practice Won’t Look Like Anyone Else’s” adlı makalesinden Türkçeye çevrilmiştir.
Kaynak: Volume #42: March 2, 2017
9 Şubat 2017
Sen emsalsizsin! Bu iki kelime, harika bir şeyi ifade ediyor. Bu koca evrende, senin gibi olan başka kimse yok. Sen “ortalama” ya da “normal” değilsin- aslında kimse ortalama, normal ya da sıradan değil. Diğer insanlarla bir kaç benzer özelliği paylaşıyor olabilirsin: milyonlarca başka kişiyle aynı beden olan yoga bluzu giyiyor olabilirsin, ayak numaran kardeşlerininkiyle aynı olabilir; tanıdığın herkes ile benzer proton, nötron ve elektronlardan oluşuyorsun. Ama kendi bütünlüğünü incelediğinde, bu özel parçalar tamamen ve inkar edilemez bir biçimde benzersiz olan bir “sen” oluşturacak şekilde bir araya geliyorlar.
İnsan doğasındaki varyasyonlar hem tıp hem de fitness dünyasında yaygın olarak görmezden gelinmiştir. (Yoga endüstrisi de buna dahil)
Bunun ne anlama geldiğine bir bakın: Eğer siz tamamen benzersizseniz, bu durumda sağlıklı ve bütün olabilmek için ihtiyacınız olan şey başkalarının ihtiyacı olan şeylerden farklı olacaktır. Bilim adamı, yazar ve B5 vitamininin kaşifi Roger Williams, insanların birinin diğerinden ne denli farklı olduğunu ifade etmek için “biyokimyasal özgünlük” terimini ortaya atmıştır(1). Bizi sağlıklı tutan ya da hasta eden şeylere baktığımızda bütün bu farklılıkları yaratan şey bu varyasyondur. İnsanlar arasındaki varyasyonun doğası hem tıp hem de fitness dünyasında yaygın olarak görmezden gelinmiştir (Yoga endüstrisi de buna dahil) ki bu Williams ve diğerlerinin düzeltmeye çalıştığı bir hatadır. Bath’da bir 18. yüzyıl fizikçisi olan Parry şöyle der: “Bir hastalığa ne tür bir hastanın yakalandığını bilmek, hastanın ne tür bir hastalığa yakalandığını bilmekten daha önemlidir”(2). Yogiler için bunu şöyle yorumlayabiliriz: “Bir yoga pozunu ne tür bir yoga öğrencisinin yaptığını bilmek, öğrencinin ne tür bir yoga pozu yaptığını bilmekten daha önemlidir.”
Atletlerin nasıl antrenman yapması gerektiği konusunda bel rahatsızlıkları alanında bir araştırmacı olan Stuart Mcgill şöyle diyor: “Her insanın vücut segment boyu, kas insersiyon uzunluğu, kas tendon boyu oranları, sinir iletim velositesi, intrensek doku toleransı ve daha bir çok şeyinin orantısı farklıdır; basmakalıp bir ‘ideal’ tekniği herkese empoze etmek çoğunlukla bir atletin kendi potansiyeline erişmesini engeller”(3). Benim kıymetli yoga hocam Paul Grilley, bunun yogaya uyarlanabileceğini farketti ve 2004’te bizim emsalsiz biyolojimizin yoga pratiğimizi nasıl etkilediğini gösteren etkileyici bir DVD olan Yoga Antomisi’ni yaptı.
RESİM 1: Nadia(A)’nın kalça soketindeki anteversiyondan (öne dönüklükten) kaynaklı olarak kalçasında hafif bir iç rotasyon var ve bacakları düz. Margot (B)’nin çarğık bacaklı görüntüsüne neden olan şey, bacaklarında belirgin bir varus olması. Kalça soketindeki retroversiyondan (geriye doğru kıvrılmadan) ve femural torsiyondan kaynaklı olarak kalçaları da oldukça dış rotasyonlu bu da onun ayaklarını dışa doğru çevirmesine neden oluyor, ki bu -Nadia’nın aksine- onun doğal hizalanma şekli.
RESİM 2: Bu anatomik farklılıklar sadece görünüşümüzü değil aynı zamanda yoga pozlarını yapabilme kabiliyetimizi de etkiler. Margot (B), kelebek (baddhakonasana) pozunda dizlerini Nadia(A)’ya kıyasla daha kolay biçimde yere yaklaştırabiliyor.
Tıpkı kimsenin sizinle aynı diş modeline sahip olamaması gibi, kimsenin sizin kemik yapınıza, omurganıza ya da kalçalarınıza sahip olamayacağı da bir gerçek. Şu anda yapabileceğiniz şeyler var, zamanla yapabileceğiniz şeyler var ve hiçbir zaman yapamayacağınız şeyler var. Bu sizin yeteneklerinize ya da kişiliğinize karşı bir eleştiri ya da düzeltilmesi gereken bir defo değil, bu en basit haliyle sizin var oluş gerçekliğiniz. Kısa boylu bir balerin hiçbir zaman Seattle Seahawks (Amerikan futbolu takımında) oynayamayacak ve Seattle Seahawks’taki bir oyuncu hiçbir zaman artistik buz pateni yarışmasında altın madalya kazanamayacak. Bu ne balerinin defolu olduğunu ne de futbolcunun tembel olduğunu gösterir.
“Farklılıklar kusur değildir” diyor genetik bilimci Theodosius Dobzhansky(4). Bizler bir çok yönden farklıyızdır ve bu bir sorun değildir. Bazen bu farklılıkların sonuçları vardır bazense yoktur. Farklılıklar, onları yok saydığımızda ya da inkar ettiğimizde problem haline gelebilir. Onlar gerçektirler ve bu normaldir.
Kullanabildiğimiz tüm ölçü metodlarını düşünün: uzunluk, ağırlık, yaşi eğitim, gelir seviyesi, aile büyüklüğü, yetiştiğimiz şehir, kan basıncı, nabız hızı, kollarımızın omurgamıza göreceli olarak uzunluğu, kalça soketlerimizin retroversiyonu; femur (uyluk), tibia (kaval kemiği) ve humeruslarımızın torsiyonu, bacaklarımızdaki kavis miktarı… liste uzar gider. Bu kategorilerin herhangi birinde “ortalama aralıkta” olabilirsiniz ama tüm bu parametrelerin hepsini topladığınızda ortalama bir insan olmaktan oldukça uzaklaşırsınız. Kimse ortalama değildir. Bu demektir ki “ortalama bir insan” için (ki böyle birisi aslında yoktur) işe yarayan herhangi bir şey sizde işe yaramayabilir.
Bir kez daha Roger Williams’dan alıntı yapmak gerekirse: “Pratikte her insan bazı yönlerden bir sapmadır”(1) Normal ve anormal diye bir şey yoktur. Sadece tüm benzersizliğinle sen varsın ve bu benzersizlik, hayatın sana sundukları arasından hangisine katılman için uygun olduğunu ve hangisini bilge bir biçimde bırakman gerektiğini belirleyecek olan şeydir.
RESİM 3: Femural torsiyon karşılaştırması: Sol tarafta duran Margot’un femuru, -4º değerinde bir negatif anteversiyona sahip ve Margot dış rotasyonu daha kolay yapacak. Sağ tarafta bulunan Nadia’nın femuru 47º lik bir anteversiyona sahip ve Nadia iç rotasyonu daha kolay yapabilecek.
Herkesin padmasana / lotus pozunu yapabileceğini düşünen bir hocanın verdiği bir yoga dersine katıldığınızı hayal edin. Bugün olmasa da zamanla, sebat ederek, çalışarak ve sert bir el müdahalesiyle (ve doğru bir Lululemon tayt ve en iyi Himalaya tütsüsünün yardımı ile), hoca size bu zorlayıcı bağdaş pozunu öğretebilir. Peki ya hiçbir zaman lotus pozunda rahatça oturamayacak olan biriyseniz? Dizlerinizdeki sızıları görmezden gelerek denemeye devam ettiniz ta ki bir gün bu acı ders bittikten sonra bile dinmeyen alev alev bir yanmaya dönüşene dek. Medial menisküsünüzü yırtmışsınızdır ve yogaya başladığınızdan bu yana lotus pozunun kenarından bile geçememişsinizdir. Hoca sizin benzersizliğinizi görmezden gelmiştir. Pelvis ve femur (uyluk kemiğinizin) şekli yüzünden lotus pozunu hiçbir zaman yapamayacaksınız ve bu pozu yapmaya çalışmak dizlerinizi mahveder.
Yoga sizin seçimleriniz ile şekillenen bir pratiktir. Kemikleri bazı pozları yapmaya müsait olan kişiler çalışmaya devam eder ve ilerleme kaydederler. Maksimum hareket açıklıklarına gelmelerini engelleyen tüm gerilim direncini aşar ve istedikleri pozlara ulaşırlar. Ama kemik şekli bu kadar optimal düzeyde olmayan, gerilimden ziyade kompresyon yüzünden durdurulan (kemiklerin birbirine dayandığı noktada) kişiler, bazı pozları hiçbir zaman yapamayacaklardır. Hüsrana uğrayıp yogayı bırakırlar, kişiliklerindeki derin bir eksikliğin gelişimlerini engellediğine ikna olmuşlardır.
Roger Williams’ın söylediği gibi: ” Varyasyonlar tüm yapıları kapsar: beyin, sinirler, kaslar, tendonlar, kemikler, kan, organ ağırlıkları, iç salgı bezi ağırlıkları vesaire… Bu yapılar çoğunlukla kişiden kişiye inanılmaz derecede değişir”(1). Ve yine Williams’ın dediği gibi: “…anatomistler nesiller boyu bu varyasyonların farkındalardı ama… pedagojik sebeplerden ötürü ‘norm’ lara odaklandılar ve hep var olmuş olan varyasyonların önemine pek ilgi göstermediler”(1).
Eğer hepimiz anatomi kitaplarındaki çizimlerdeki gibi görünseydik ve hepimizin iskeletleri anatomi dersinde kullanılan plastik iskeletler gibi görünseydi hoş olurdu tabii. Ne yazık ki böyle değiliz. Sen benzersizsin, yapabileceklerin benzersiz, dolayısıyla yoga pratiğin de benzersiz olmalı.
Bu senin bedenin! Neden senin yoganı yapmayasın?
Notlar:
1) Roger Williams, Biochemical Individuality (New York: McGraw-Hill Professional, 1998).
2) Roger Williams, Biochemical Individuality, 1–2.
3) Stuart McGill, Ultimate Back and Fitness Performance, 5. basım (Waterloo, Canada: Backfitpro, 2014). http://www.backfitpro.com
4) Kate Douglas, “Reaping the Whirlwind of Nazi Eugenics,” New Scientist, 14 Temmuz, 2014.
Femur resimleri Paul Grilley‘nin izni ile çoğaltılmıştır.
Bernie Clark
*Bu sitedeki çevirilerin tamamı Yoga Türkçe yazarına aittir.